Barış Yaşatır....
Ne oyun değişti ne de oyuncular. Yıllardır yinelenen ama her seferinde sanki daha önce hiç oynanmamış gibi hevesle sil baştan tekrar tekrar oynanan bir oyun. Bahsedildiği gibi öyle her seferinde dış güçlerin zoruyla sahaya sürülen oyuncuların gönülsüzce dahil oldukları bir oyun değil, aksine toplum olarak topyekun bir katılımla gönüllüce oynadığımız bir ölüm oyunu bu. Herkesin kendi kahramanını arenaya sürdüğü,kendi şehidini kutsadığı bu kanlı oyunun kan kırmızısı ile çizilen kırmızı çizgileri ancak muktedirin iktidarına zeval gelmediği hallerde belirginleşir; muktedirin iktidarına zeval gelme olasılığı durumunda bütün çizgiler anlamını yitirir ve flulaşır. Arena da akan kanın her defasında tazelenmesi ile güçlenen bu kadim oyun, asıl gücünü aslında tribünleri dolduran seyircilerin kendilerinden geçercesine, avuçları patlayıp su toplayıncaya kadar çoşku ile katılmalarından alır. Seyirci kalabalıkları bu kanlı oyuna sırtlarını dönmedikçe; ölümü şahadet, kutsiyet,kahramanlık, fedakar