Dönüşüm /FRANZ KAFKA
Bir şehir düşünün ,yaklaşık on beş milyonluk. Yoksa on üç müydü bilmiyorum. Çok da önemli değil on üç yada on beş olmasının. Aralarında sadece istatistiki bir fark var bu kalabalıkların. İstatistiğin dışında kalan her şey bu kalabalıklarda türdeş. Üç aşağı beş yukarı hemen hemen hepsi aynı günahların korkusunu yaşıyor; bu şehir denilen kalabalık nefes alınamaz kuyuda. Hemen hepsinin yüzünde; evde,okulda,arabada,vapurda,otobüste,işte aynı usanç,aynı asabi bir “seni her an boğazlayabilirim” bakışı, batsa da bu dünya kurtulsak bıkkınlığı ,erkeklerin yüzünde “anam beni keşke kız doğursaydı da evde otursaydım” seçeneksizliği, kadınlarda “herif herif olsaydı da bende evde zeytinyağlı papatya pişirseydim” isyanı, velhasıl bu şehri ; hatta iki ana karayı birbirinden koparan boğazın suları kadar derin soğuk ve karanlık bir mutsuzluk, tutsaklık duygusu. Günahı vebali Freud’un olsun. İnsan, anne karnında ki gibi huzurlu bir kıvrımla yatarken sıcacık yatağında,acı ve karmaşadan uz