Gurur..! Mağrur Padişah.
O şişim şişim gerinen, dağ gibi dimdik, bütün evren üzerinde tek hak sahibi olduğunu iddia edecek kadar bedbaht insanoğlu, aslında her şeye rağmen gerçekte ne kadar da zayıf ve kırılgan değil mi? Koca bir yanılsamanın, büyük bir kendini kandırmanın ardına gizlenmiş olan bu insanoğlunun gölgesi, ardında bıraktığı izlerin aksine ne kadar zayıf, titrek ve geçici değil mi? Kendi gururunun yanıltıcı büyüklüğünün gölgesi ardına gizlenen insanoğlu, kabarmış postunun ardına gizlenmiş ama bir deri bir kemik kalmış kurbanlık bir koyun kadar zavallı ve biçare değil midir? Bir kurban olarak insanoğlunun, kendine biçtiği geleceğin zifiri karanlığı, ruh dünyasının derinliklerinde istiflediği karanlık ile kıyas yapıldığında karanlığın tonu önemsizleşir. İnsanoğlunun her zaman bir karanlık birde aydınlık yüzü olduğunu söylerler. Ama baskın bir renk olan karanlık her zaman insanoğlunun aydınlık tarafının hududuna doğru sinsice ilerleyerek aydınlığını parsel parsel kapatma yolunda hızla