Latin Amerika'nın Kesik Damarları / EDUARDO GALEANO
Gelişmiş ülkelerin nasıl geliştiği, onların gelişmişliklerinin
bedelini kimlerin ödediği, çağdaşlığın, modern olanın merkezleri olan bir çok
ülke,şehir ve metropolün mabetlerinin
temelinin nasıl insan kemikleri ile doldurulduğu , betonlarının insan kanı ve teri ile nasıl yoğrulduğu, fakirliğin,
azgelişmişliğin, yoksulluğun,açlığın “modern insan” denilen hayvanın barınağı
olan tüketim merkezlerinin her koşulda
ayakta tutulmaya çalışılmasının bir sonucu olduğu gibi aslında aşina olduğumuz
fakat gündelik hayatın koşturmacası içinde çok da farkına varamadığımız bir çok gerçeği yüzünüze tokat atar gibi,
sarsa sarsa öğrenmek istiyorsanız mutlaka bu kitabı okuyun derim. Eğer bu
kitapla birlikte Frantz Fanon’un
“Yeryüzünün Lanetlileri” ve “Siyah Deri Beyaz Maske” yi de okursanız
sömürü ve sömürge gerçeğinin anlaşılması yolundaki en önemli mesafeleri kat
etmiş olursunuz.
Emperyalist sömürü
çarklarının işleyişi, yerli işbirlikçi burjuvazi ve yer altı-yerüstü
zenginliklerinin sömürülmesi, “Sosyal piramidin tepesinde yer alan altı
milyon Latin Amerikalının toplam yıllık geliri piramidin dibinde yığılı duran
yüz kırk milyon yoksul emekçinin yıllık gelir toplamına eşit. Günlük kazancı
çeyrek dolardan ibaret olan tam altmış milyon köylü var bugün Latin Amerika’da;
aynı Latin Amerika’da, İsviçre ve ABD’de açtırdıkları özel hesaplarda beş
milyar doları biriktirmiş bekleyen felaket tüccarları da var ve bunlar, yeni
üretim ve iş alanlarının açılıp geliştirilmesine ayrılabilecek olan bu muazzam
servetleri, milyonlarca insanı hem aşağılayan, hem kışkırtan bir pervasızlık
içinde lükse, tantanaya, gösterişe, hiçbir üreticiliği olmayan yatırımlara
ayırıp heba etmekteler. Emperyalist iktidar merkezlerini sulayan yağmur,
sistemin geniş kenar mahallelerini baskına uğratmaktadır. Buna paralel ve
eşzamanlı olarak da, bizim içeride egemen ama dışarının egemenliği altındaki
sınıflarımızın refahı, yük hayvanları gibi yaşamaya mahkum halk yığınlarımızın
talihsizliğini…talihsizlikten de öte, felaketini oluşturmaktadır.’’ (s.15-16)
Sömürü artıkça dindarlık ve dindarlığın gündelik hayata
etkisi artar. Kitaplar yasaklanır (bugün kitapların yanı sıra Twitter,YouTube
vs’de yasaklanıyor artık ),ama tam tersi ibadethaneler hızla çoğalır. “Günlük hayat anlayışına, aydın ve
aydınlık düşmanlığı ile kadercilik egemendir…… ırmakları arasında açılacak bir
kanal projesini incelemek üzere ilahiyatçılardan kurulu bir kongre toplanmış ve şayet Tanrı bu ırmaklarda
gemilerin işlemesini istemiş olsa, zaten
onları birbirlerine bağlı yaratmış olacağı kararına varmıştı” (s.48)
Ülkenin zenginliklerini
uluslar arası sermayeye peşkeş çeken ,yerli komisyoncu burjuvazi ve onun
güya demokratik usullerle seçilmiş hükümetleri,komisyonculukla kazandıklarını da ülke içinde yatırıma yönlendirmek yerine ya
yurt dışı bankalarda saklamak yada üreticiliği olmayan lükse,gösterişe AVM’ye,
rezidansa,lüks araçlara,yatlara,katlara
vs. harcayıp heba eder.Aslında yerli komisyoncunun yatırım yapması da
olanaksızdır. Çünkü kendine bu paraları kazandıran merkezler,onların üretime
dayalı bir yatırım yaparak kendi kazançlarına ket vurmalarına müsaade
etmezler,onlar sadece komisyonlarla yetinmelidir. Geniş yoksul halk yığınları
ise sadece zenginliğin sürdürülmesi için bir araçtır. Örneğin, “Meksika’da
ineklere verilen yemde,ineklere bakan köylülerin besininde bulunandan daha
fazla protein bulunuyor.Bu hayvanların eti,ülke içinde az sayıda ayrıcalıklı
kişiye,özellikle de uluslar arası ticarete yönelik”(s.350) , ancak Meksika’da
besledikleri inekler kadar proteine ulaşamayan köylüler, her adım başında
öldükten sonra huzur ve cenneti vaat eden Katolik kiliselerini bulurlar.
Peki çözüm nedir?
Josue de Castro şöyle diyordu : “Uluslar
arası bir barış ödülü verildi bana; ne yazık ki, Latin Amerika için şiddetten başka bir çözüm yolu olmadığı
fikrindeyim” Bu şiddet
sosyalist vatan için tek yoldur. Çünkü, vatan sosyalist ise halktır, değilse
halk için bir yüktür.
Yorumlar
Yorum Gönder