Hatıralarım (Müslüman Kardeşler) / HASAN el-BENNA


Kitap, Müslüman Kardeşlerin kurucusu Benna'nın hatıratı olunca, insan ister istemez bu hatırattan Müslüman Kardeşler ile ilgili doyurucu bilgi,belge ve politik analiz bekliyor. Ancak kitap bu beklentileri karşılamaktan oldukça uzak olmakla beraber, bütün Ortadoğu'nun siyasi iklimini etkileyen hareketin büyüklüğü karşısında oldukça yavan, hareketin perspektifini ortaya koymaktan oldukça uzak, sıradan bir dini topluluğun genel geçer dini tanımlamaları ile dolu bir temenniler beyannamesi gibi duruyor. Kitapta,  Mısır'ın bağımsızlık serüveni,politik aktörleri ve bu aktörlerin gerek kendi aralarında gerekse kitaba konu olan Müslüman Kardeşler hareketi ile etkileşimleri, çatışmaları hakkında bilgi bulmak neredeyse imkansız. Kitabı okurken sanki herhangi bir cami cemaatinin kendi aralarında oluşturmuş oldukları yerel bir birlikteliğin, toplumsal yaşamda dini saikleri ön plana çıkarma çabalarının maruf izdüşümlerini görüyorsunuz.

Ancak kitapta, genelde bütün Müslüman toplumlara özelde ise Müslüman Kardeşlere özgü bir takım çıkarımlar yapabilecek doneler mevcut. Bunlardan ilki, sözü edilen kesimlerin ilme bakış açıları ki bu, bu coğrafyanın da aynı zamanda emperyalist zulme tarih boyunca maruz kalma talihsizliklerinin de bir nedeni. İlmi toplumsal, teknik, ekonomik ve yönetişim alanlarında yeni, gelişkin, ilerlemeci bir çabanın ve bağımsızlığın olmazsa olmaz bir çabası olarak değil, sadece dini bilgi,belge ve kaidelerin yaygınlaştırılması olarak ifade edilebilecek dar bir çerçeveye hapseden,sözü edilenin dışında çabaları gereksiz bir israf olarak gören bir anlayış hakim bu coğrafyaya.  Bu anlayış yazarın dilinde "Fazla ilimle uğraşmak, insanı faydalı çalışmalardan ve Allah'a ibadet etmek için vakit ayırmaktan alıkoyar. Yaptığı işlerin doğruluğunu gerçekleştirecek kadar bir ilim insana yeter……Bundan sonra insana düşen,bütün çalışma ve gayretleri ile ibadete,zikre ve cihada yönelmektir" şeklinde ifade buluyor.

İkinci olarak dini temayüllere sahip bu tür örgüt ve yapıların "ifade özgürlüğü, fikir hürriyeti, demokrasi ve örgütlenme hakkı" üzerine geliştirdikleri, totaliter, "tekbenci" anlayıştır. Sadece Müslüman olmayan ülkeleri değil, kendi dini perspektifleri ile uyumsuz Müslüman ülkeleri de darü'l-harp ilan edip cihat kapsamında değerlendiren bu bakış , bu cihada silahlı yada silahsız her iki durumda cevaz vererek , çevrelerinde cereyan eden her türlü İslam dışı faaliyeti,barışçıl misyonerlik faaliyetlerini de İslam'a karşı saldırganlık olarak addedip, şeytani faaliyetler sınıfına sokarak din ve inanç özgürlüğünü sadece Müslümanların sahip olduğu bir hak olarak değerlendirirler.Bu inanç özgürlüğü sadece Müslümanların sahip olduğu bir hak olup, diğerlerinin hakkı ya Müslüman olmaktır yada ölmektir. Kitapta bu anlayış Hz.Ebubekir'den nakille " Bir kavmin yanına yaklaştığınız vakit, namaz vaktine kadar onları bekleyin. Ezan okuyacak olurlarsa onları bırakıp oradan gidin, değilse o zaman onlarla Allah'ın kelimesi en yüce oluncaya kadar savaşın" şeklinde ifade edilmiştir.

Kıtabın yazarı "kişisel özgürlüğü", düşüncenin,ruhun ve ahlakın "çözülüşü" ve "çöküşü" olarak ifade edip, bu akımı "güçlü, önüne gelen herşeyi silip süpüren bir inkar ve her şeyi mübah görme" akımı olarak değerlendirir. Yazara göre demokrasi; "her türlü bağdan soyutlanıp başıboş kalmaktan öte bir anlamı olmayan",  maksadı; bu başlık altında "halkın ruhunda yer etmiş olan her türlü inancı yok etme hedefinde olan" bir akımdır. Bu zararlı akımları akim bırakmak her Müslümanın görevi olup, her Müslüman bu zararlardan korunmak için; "tiyatro, sinema filmlerinin iyice kontrol edilmesini ve senaryolarının daha sıkı sansüre tabi tutulmasını", " taşkınlık doğuran haberleri, şüpheler uyandıran ve fesat çıkaran kitapları...sansürden geçirmeyi", " kadın ve erkeklerin halvette (yalnız başlarına) bulunmalarına ceza talep etmeyi", "kademeli olarak ümmetin tümüne aynı kıyafetleri giydirmenin yollarını" aramak, araştırmak ve talep etmekle mükelleftir.

Bütün bu program ne zaman hayata geçirilecektir? Cevabını Necip Mahfuz versin; " Savaş bitene kadar bekleyeceğiz. Muhataplarımız siyasi partilere olan inançlarını kaybetmiş olacakları için,ancak o zaman mesajlarımızı almaya hazır olacaklar; Kuran ve silahlarla mücehhez Müslüman Kardeşler liderlerinin yapacağı çağrıyla işte o zaman ayaklanacaklardır"






Bu blogdaki popüler yayınlar

On İki Gezici Öykü / Gabriel Garcia MARQUEZ

Hemşinli Yüzyılı

Milena'ya Mektuplar / FRANZ KAFKA