Bir kitap okuyup hayatı değişenlerden değilim; olmak da istemem hiçbir zaman. Mümkünse eğer, tüm kitapları okuyup hayatı değiştirmek isterim. Kitap kurdu değil, kitap insanıyım; okudukça insanileşmedikten sonra okumak neye yarar ki?
Türkiye'de Tek Parti Yönetimi / Mete TUNÇAY
Bağlantıyı al
Facebook
Twitter
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar
Hani günümüzde "statüko statüko" diye ağızdan düşürülmeyen baskıcı ve antidemokratik zihniyetin tohumlarının toprağa düşmesi ve yeşermesinin tarihini anlamak için kuvvetle önerilir..
On sekiz yıllık bir süre içerisinde, kimi gazete haberi, kimi de senaryo halinde olan ve yazarın gördüğü bir rüyanın üzerinde bıraktığı etki üzerine öykü haline getirilen, uzun bir yazın süreci sonucu oluşturulmuş on iki öyküden oluşmuş bir kitapla karşı karşıyayız. Öyküler: -iyi yolculuklar sayın başkan -azize -uyuyan güzelin uçağı -kendimi rüya görmek için kiralıyorum -ben yalnızca telefon etmeye gelmiştim -ağustos korkuları -maria dos prazeres -zehirlenmiş on yedi ingiliz -poyraz -senora forbes'in mutlu yazı -ışık su gibidir -karda kan izlerin’ den oluşmaktadır. En sevdiklerim “maria dos prazeres”, " ben yalnızca telefon etmeye gelmiştim” , “azize” ve “iyi yolculuklar sayın başkan” olarak sıralayabilirim. Özellikle “ışık su gibidir” öyküsünü hiç sevmediğimi söyleyebilirim. Azize’ de; bir baraj inşaatı sebebi ile köy mezarlığının taşınması gerekmektedir. Köy mezarlığında defnedilmiş karısı ve kızının mezarları
Hopa’nın sosyolojisi büyük oranda değişti. Hemşinlilerin köylerden şehre akışı ile gerçekleşen bu değişimin siyasi, ekonomik, toplumsal sonuçları oldu, olmaya da devam edecek. Yurttaş-siyaset ilişkisinin katılım, etkileşim, denetim üzerinden inşa edilmediği, ‘yetkinlik, olgunluk, donanım’ gibi hasletlerin göz ardı edildiği, ilişkinin sadece ‘oy verme’ ritüeline indirgenmiş halinin bir sonucu olarak seçmeni sadece oy verme hakkına sahip ‘kelle’ olarak değerlendirilmesi değişimin ilk olarak kendini siyasi alanda göstermesine sebep olur. Son yıllarda özellikle yerel seçimlerde Hemşinlilerin hiç olmadığı kadar öne çıkması, deyim yerindeyse Hemşinlinin ‘pazarına nur yağmasının’ sebebi budur. Elbette siyaseten belirleyici olmanın yanı sıra ekonomik yaşamda da görünür olmaya başlamak Hemşinlilerin gönlünü okşamaktadır. Ancak hızlı değişimlerin geride bıraktığı enkaz, tortu, çer-çöp de Hemşinlilerin diğer bir gerçekliği olacaktır. Bu gerçeklik Hemşinlilerin ve Hemşinli kültürünün yozla
Hikayeyi farklı anlatılarda olsa da hepimiz biliriz. Ülkesinde halkı ile mutlu yaşayan bir kral, yeni yapılan çeşmeden su içen halkının delirdiğini fark eder. Uyarıları karşısında halkı onu deli olmakla itham eder. Kral sonunda çeşmeden su içmeyen tek kendisinin kaldığını görerek, onca delinin arasında kimse ile anlaşamaz, krallığını yönetemez hale gelir. Delilerin ülkesinde ben akıllıyım diyerek ülkesini yönetemeyeceğini anlayan kral fikirlerinden,hislerinden vazgeçerek, onlar için savaşmayarak çeşmeden kana kana su içer ve deliler ülkesinin “normalleri” arasına katılır. Tuhaf bir adamdır Kafka. Aslında tuhaf olan biziz. Aynı çeşmenin suyunu içip toptan delirdiğimiz için içmeyen herkesi tuhaflıkla ithaf ederiz. İlle de onun da o malum çeşmenin suyunu içip aramıza katılmasını isteriz. Aslında Kafka o malum çeşmenin suyunu içmemek için inatla savaşan, hırpalanan, yaralanan, yaralarını onamasını bilmeyen, belki de onamak istemeyen, kendi içine akan ete kemiğe bürünmüş bir
Yorumlar
Yorum Gönder