Siyah Deri Beyaz Maskeler / FRANTZ FANON

 



Frantz Fanon; kölelilk,sömürgecilik süresince ezilen, sömürülen,ötekileştirilen insanların psikolojisini ve yabancılaşmasını ele alıyor bu kitapta.Kitap, her ne kadar kolonizasyon süreci boyunca siyah insanın beyaz insan karşısında yaşadığı nevrotik süreç üzerine kurulsa da günümüze de büyük oranda ışık tutmakta. Özellikle kültürel çeşitliliğin günbegün yok olduğu, yerel ve ulusal kültürlerin hegomonik kültürel baskılar karşısında eriyip yok edildiği günümüzde, bu sürecin psikolojik boyutu hakkında oldukça önemli bilgiler de veriyor. Özellikle ulus devletin inşası aşamasında oluşturulmaya çalışılan tekçi ulus anlayışı sürecinde asimile eden-asimilasyona uğrayan tarafların psikolojik arka planı hakkında oldukça kapsamlı bilgilerde sunuyor.




Fanon’a göre konuşmak “bir kültürü özümlemek,bir medeniyetin yükünü dilinin ucuna taşıyabilmek demektir. …Bir dile hakim olan,sonuç olarak,o dille ifade ve ima edilen dünyaya hakim olmak demektir.Çünkü dil “Ete saplanmış tanrı”dır.” Bu sebepten dolayıdır ki sömürgeci girdiği yerde, ilk olarak “dil”i hedef seçer kendine. Sömürgeci ,emperyal güç, kendi dilini dayatır halka, okullarda kendi dilinden başka dil konuşulmasını engellemek için “gardiyan öğretmenler” sokar devreye. Bir zaman sonra çocuklar kendi dillerini hor görmeyi öğrenirler. Sömürge halk kendi yerel ve orijinal kültür kaynakları ve dili ile medeniyet taşıyan!ulusun dili ve kültürü ile hesaplaşma içine girer. Sömürge insanı bu hesaplaşma da medeniyet taşıyan!ulusun, metropolün kültürünü özümseyebildiği oranda yükselecektir.Öteki durumda ilkel ve yaban kalacaktır. (Metropollere göç ettirilmiş Kürt ailelerin çocuklarının “Kürtçe pis ve kötü bir dildir. Kürtçe konuştum diye bana ‘deli’ deyip buraya gönderdiler.” şeklindeki açıklamaları sürecin işleyişine uygun bir örnek olur sanırım)


Emperyal gücün sömürge de yaptığı en önemli tahribat insanların ve toplumun psikolojisi üzerinedir. Emperyal güç,okulu,hastanesi,kilisesi,akademisi ile yerli kültürü değersizleştirip,sömürge politikalarına uygunluk içeren yeni değerler silsilesi yaratır.Yarattığı hegomonik kültürel değerler,sömürge halkların kültürlerinin değersizleştirildiği ortamda yerli ulusları ikincilleştirir.Değersizleşen halklar için çıta, egemen sömürgeci gücün toplumsal kültürel normlarını benimsemekle oluşturulan çabaya eşitlenir.Sömürge halklar “ister istesin, ister istemesin egemenin kendisi için biçtiği üniformayı giymek zorundadır”. Egemen güç sömürgenin kültürünü, sömürge insanının kişiliğini parçalarken, bu hedefine uygun araçlar oluşturmayı ihmal etmezler. Akademiler sömürge halklarının insani yapılarına yönelik ırkçı, bilimsel! veriler oluştururken, bir yandan da yarattıkları dil ile onları hapsederek kompleksler ağına mahkum eder. Zenciyi maymun ile insan arasında (maymun ile beyaz adam arasında)bir yere bağlayan egemen, onu “gündüz feneri”, “karabaş” gibi kavramlar ile günlük yaşamda kendinden aşağı bir seviye de tutar. (Kürtler için kullanılan “kıro”,”kürdo” gibi nitelemeler,” Kürt yer çarığına bakar”, Kürtten olsa evliya koyma avluya” gibi sözler de bu amaca yöneliktir.)

Fanon, sömürgenin bu patolojiden çıkışının sömürücüye öykünmekle, sömürgecinin kendisine biçtiği role uygun davranmakla mümkün olmayacağını ,ancak sömürgenin kendi olması ile bu patolojiden çıkılabileceğini ileri sürer. Çünkü “sömürge insanının aşağılık duygusu sadece ve sadece Avrupalıların yükseklik duygusunun bir sonucudur.Aşağılık duygusunun ırkçı kibirlilerin eseri olduğunu haykırmak için fazla cesur olmak gerekmez.”


Fanon, “sömürgenin kendini ırksal bağlardan soyutlayarak egemenin kültürünü benimsemeye zorladığı andan itibaren başlamaktadır yabancılaşma. Öte yandan bir ırkın başka bir ırkı sömürmesini öngören sistemlerin kurbanı durumundaki insanların sorunudur yabancılaşma.Daha üstün olduğunu ileri süren bir uygarlığın başka bir dünyaya bakış,dünyayı yorumlayış formu üzerindeki horgörüsüne hedef olan insanların sorundur yabancılaşma.”


“İlk fatihlere ve ilk misyonerlere acımayacağız;ama Zenci’ye hayranlık duyan kimsenin de en az ondan tiksinen insan kadar “hasta” olduğunu akıldan çıkarmayacağız.


Beyazlara kin öğütleyen kimse ne kadar zavallıysa, ırkını beyazlaştırmayı düşünen kara adam da o kadar zavallıdır.


Bir Çek’ten,bir Arnavut’tan kesinlikle daha sevimli yada sevgiye layık değildir siyah insan.Ve gerçekten yapılması gereken şey de insanı özgürleştirmektir,rengini değiştirmek değil.”




“Ne barutu onlar buldu


Ne pusulayı


Onlar değildi baş eğdiren buhara

Ve elektriğe

Kaşifi de onlar olmadı okyanusların

Ve göklerin

Ama tanımadıkları yer kalmadı yine de

Kahrın ve acının kol gezdiği ülkede

Uzun yollara düşmeyeceklerdi

Köklerinden söküp alan fırtınalar olmasa

Uygar ve kamçılı fırtınalar














Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

On İki Gezici Öykü / Gabriel Garcia MARQUEZ

Hemşinli Yüzyılı

Milena'ya Mektuplar / FRANZ KAFKA