Tesadüf/Şeytan İşi / HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
Tipik Hüseyin Rahmi romanlarından bir başkası “Tesadüf /Şeytan İşi”. Yayınevi iki ayrı
romanı tek kitapta toplamayı tercih etmiş. “Tesadüf” konu ve kurgu itibari ile yazarın daha önce
paylaştığım romanları ile aynı istikamette yazılmış. Konaklarda yaşayan
varlıklı ailelerin evli mahdumlarının,değişmeye yüz tutmuş sosyal yaşamın
etkilerine kendilerini kaptırıp,aile dışında geçici hazlar yaşama hevesi ile
kendilerini kaptırdıkları uçurumun girdabına aile efradı ile birlikte
kapılmalarını ve bu süreçte yaşanan ahlaki çözülmeleri,bu çözülmenin batağında
servet avcılarının türlü oyunlarına kapılıp giden biçare mahdumların hikayesi vardır bu romanlarda genellikle.
“Tesadüf”; İstanbul’un
varlıklı bir ailesinin, dillere destan
güzelliği olmasa da “yanaklarına gölge salan iri siyah gözleri”nden,
yumuşaklık,incelik,acıma ve şefkat akan yüzü
ile evlilik saadeti için bir kadında varlığı gerekli bütün şartlara haiz
Saibe’nin, yine varlıklı bir ailenin mahdumu olan Mail ile evlenmesi üzerine kurgulanmış bir hikayeye sahip. Romanda iki
önemli baskın kişilik daha vardır. Bu kişiliklerin ilki Bakıcı (falcı) Nefise
ile romanın diğer önemli kişiliği Mail’in metresi olacak olan Şöhret’tir. Bakıcı Nefise kentin kenar
mahallelerinin birinde falcılık yaparak ancak karnını
doyurmaktadır.Yoksulluktan dolayı kızını bir konağa beslemeliğe vermiştir.
Nefise karı koca arasında yaşanan soğukluklara reçeteler yazmakla, kurşun
dökmekle; aldatıldığını düşünüp ağına düşen kadınları bin bir türlü hileli söz
ve yöntemle, tekrar kavuşturma vaatleri
ile soyup soğana çeviren okuma yazması
kıt bir kadındır. Mail, Saibe ile evlenir ve bir kız çocukları olur.
Evliliklerinde bir problem yoktur.Her şey karı-koca,çocuk ve iş rutininde akıp
gitmektedir.Kimse bu rutinden şikayetçi değildir. Mail, bir akşam her ne kadar istemese de sırf
arkadaşlarının ricasını red etmemek için
arkadaşları ile birlikte içinde ahlaken “hafif”
kadınların bulunduğu bir eve eğlenmeye gider . Arkadaşları kadınlar ile
birlikte kağıt oynayıp eğlenirken, o can sıkıntısı ile etrafı incelerken Şöhret ile göz göze
gelir.Bu tür “hafif” kadınların türlü dalaverelerle örülü muhabbetlerinin
zehirli çiçeklerinden bihaber olan toy,saf Mail Şöhret’e vurulur. Zamanla bu vurgun öyle bir hal alır ki Mail, Şöhret’i
görmediği gün aklı başından gider, onu görmek bahanesi ile türlü yollara
tevessül eder,bu haline en çok da kendi şaşırarak adeta mecnuna döner. Bu arada
bir mutluluk havzaları olan aile yuvası ona yabancı gelir,karısı Saibe ona çok sönük
ve soğuk gelir. Bu hali fark eden Saibe çare bulmak gayesi ile kıvranıp
dururken,konağın hizmetçisinin telkini ile Bakıcı Nefise’ye varırlar. Bakıcı
Nefise yağlı bir müşteri bulmuş olmanın mutluluğu ile Saibe’de ki bu halin
sebebini anlamakta hiç yanılmaz. Türlü yollarla bütün hikayeyi Saibe'nin
ağzından alır. Şöhret artık Mail’i iyice kendine bağlamıştır.Mail’i karısından
koparmanın türlü yolarını düşünürken daha önce adını duyduğu Bakıcı Nefise’nin
kapısını çalmak aklına gelir. Bakıcı Nefise, Saibe’yi gönderdikten sonra yağlı bir müşteri
düşürmüş olmanın mutluğu ile çoşarken bu sefer başka bir yağlı müşteri, Mail’in
kapatması çalar kapısını. Şöhret, Mail’i karısından ayırtmak için gittiği
Bakıcı Nefise’ye bütün olayı anlatır. Bakıcı, Nefise her iki kadından da Mail
adını duyunca neredeyse zil takıp oynayacak hale gelir. Artık Şöhret’i söyletip
Saibe’yi, Saibe’yi ağlatıp Şöhreti
yolacaktır. Türlü vaatlerle her ikisini kandırıp bitmez bir para kaynağına
sahip olacaktır. Bu arada Mail artık iyice evinden uzaklaşmıştır. Şöhret’e nikah
kıymıştır. Şöhret, Mail’in Saibe’yi boşamasını istemektedir.Saibe ise kocasının
Şöhret’ten vazgeçip evine dönmesini beklemektedir. Bakıcı Nefise her ikisini
türlü vaatlerle yolarken, Şöhret kocasının kendisini iyice boşladığını görerek
tekrar Bakıcı Nefise’ye gitmeye karar verir.Tesadüf o dur ki Şöhret’te Mail’in
karısından tam olarak ayıramadığı için Nefise’ye gitmeye karar verir ve on gün
arayla randevu verdiği müşterileri aynı
gün Nefise’nin karşısına çıkar. Bu arada karısı Saibe ile tüm köprüleri atmaya
karar vermiş olan Mail, bir bahane bulma maksadı ile Şöhret’i takip ederken o
da Nefise’nin kapısına dayanır.Mail, Saibe’ye kendisini boşayacağını
söyler.Saibe düşüp bayılır. Zaten uzun süre kocasının avucunun içinden akıp gitmeye
başladığını görmesi ile zayıflamaya başlamış vücudu daha fazla dayanamaz verem
olup ölür.Şöhret,Mail’i elde ettikten sonra hovardalığa devam eder.Sevdalıları
arasında kıskançlık rekabetleri yaratır. Rekabette üste çıkmak isteyen Mail’in
servetini bu yolda tüketir.Fakir düşünce
Şöhret onu terk eder. Mail zaman tarafından verilen hakiki dersi almıştır ama
artık çok geçtir. Saibe’nin mezarından başka gidecek hiçbir yeri olmayan Mail,
ölmek ister. “Lakin ne yazık ki..kendisine muhtaç olanlara ölüm bazı bazı
nazlanmaktadır.”
Şeytan İşi…Hüseyin Rahmi bu romanın da esiri olacak derece de
bir tutku ile bağlı olduğu paralarını
kaybetme korkusu ile hurafelere sığınan bir kadının,Hayriye Hanım’ın hikayesini
anlatmaktadır. Hayriye Hanım,yalnız başına yaşayan,varlıklı olmasına rağmen parasını
harcamayıp biriktirmeyi huy edinmiş,paraları kaptırma korkusu ile kendine
işkence çektiren yaşlı bir kadındır. Bütün varlığı birlikte yeyip içtiği,birlikte
uyuduğu kedisidir. Kedi Hayriye hanım alelade bir kedi olmanın ötesinde insan
vasfı yüklediği,yaşlılıkta kendisine arkadaşlık eden adeta insan vasfında bir
yaratıktır.Hayriye Hanım, kedisinin kızışma
döneminde evi terk etmesi üzerine dertleşmeye gittiği komşu evinde
okunan ve varlıklı yaşlı bir kadının servetinin elde edilmesi için işkence ile
öldürülmesi haberini duyması üzerine evhamlanır.Zira kendisinin de yemeden
içmeden biriktirip gizlediği hatırı sayılı serveti vardır.Bu durumu bilen
komşuları,kadını iyice evhamlandırmak için olmadık çabalar içine girerler.İyice
korkup evhamlanan kadına, gece eşlik etmesi için beslemelerinden birini yatıya
gönderirler. Hayriye Hanım parayı kaybetme korkusunun evhamı ile gece parasının
yerini sayıklar. Komşuları Hayriye Hanım’a cinler ve periler adına mektuplar
yazarak parasının yerini bildiklerini söylerler .Hayriye Hanım parasının yerini
değiştirdikçe mektuplar yeni yerleri tarifte gecikmez. Dualar,tütsüler hiçbir
işe yaramaz.Cinler periler her defasında parayı gizlediği yeri ona mektup ile
bildirirler.Sonunda Hayriye Hanım akli melekesini yitirip kağıt paraları yakar,
altın paraları ise kubura döker. Kendisi
de akıl hastanesine yatırılır.
Yazar en azından benim
okuduğum bütün romanlarında İstanbul’un yaşamı dışına nedense hiç çıkmamış.
Osmanlı’nın en çalkantılı dönemleri ile Cumhuriyet Türkiye’sinin kuruluşu ve
gelişimine tanıklık etmiş bir edebi kişilik olarak,bu dönemin sosyal-siyasal
sorunlarına,bu dönemlere has toplumsal siyasal sancılara,geçiş döneminin
zorluklarına ilişkin, o döneme has sorunlara hiç değinmemiştir. Edebi
eserlerinde ve bu eserlerin kahramanlarında, bahsedilen dönemlere has ne bir kişilik,ne bir kahraman tipi nede toplumsal
siyasal bir yapı betimlemesi yoktur. Sadece “Şeytan İşi” adlı eserinde Cumhuriyet
döneminde, toplum-din ilişkisini düzenlemeye matuf aşağıda ki paragraf var.;
--…..Bu zamanda Hatice validemiz,Fatma anamız gibi yaşamalı
imişiz..Baksanıza bunağın zoruna.Başlarınızda zorla o koca sarıkları çıkardılar
ama kafalarınızın içindeki küf tutmuş zehirli zihniyetleri söküp atamadılar.Hala
sırasına getirip yılan gibi onu bunu sokmaya uğraşıyorsunuz.