Kayıtlar

Ocak, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Boşluk Var Benden İçeru ... Korku - STEFAN ZWEİG

Resim
Bir Boşluk Var Benden İçeru .. Bir eliniz yağda bir eliniz balda yaşayıp gidiyorsunuz. Dünya arzularınıza, iştahınıza, emrinize amade, önünüze serilmiş. Yediğiniz önünüzde yemediğiniz arkanızda, rahat mı rahat bir hayat sürüyorsunuz. İsteklerinizin yerine gelmesi için öyle lambayı okşayıp cini çıkarmaya uğraşmanıza da gerek yok. Cin zaten hemen yanı başınızda. Varlık içinde yüzüyorsunuz ama hava sizi boğuyor.  Vücudunuz istem dışı kasılıyor,eliniz, kolunuz, bütün alet edevat size fazlaymış gibi geliyor. Yerleri iğreti geliyor, toplayıp hepsini birden bir avadanlığa doldurmak istiyorsunuz. Ama nafile… Derdiniz huzursuz hayat sendromu.  Refah içindeyken, bolluk içindeyken ortaya çıkıyor. Başlarda tüketerek, arsızca her şeye saldırıp sahiplenerek, bitmek tükenmek bilmez bir iştahla yiyerek geçireceğinizi sandığınız rahatsızlık, önce bünyenizde sonra da ruhunuz  da gaz  yaparak kocaman bir boşluk oluşturuyor. Bünyenizde ki boşluğu popunuzdan nefes vererek sönümlüyorsunuz ama ru

Dalgalar / DEMİR ÖZLÜ

Resim
Hızlı..daha hızlı…hadi, hadi…daha hızlı.. Hepinizin kulakları bu sözlere aşına biliyorum. Bilgisayar başında oturan afacanların, araba yarıştırırlarken kendilerinden geçercesine tekrarladıkları, heyecandan, sandalyelerin üzerinde ayağa kalktıkları, ara sıra da “ nitro’ya” bas diye asabi bir sabırsızlıkla kendilerinden geçtikleri, ekrandaki pistin hızla aktığı esnada, pist çevresindeki manzaranın flulaşıp anlamsız bir hız çizgisine dönüştüğü bilgisayar oyunlarından aşınayız bu sözlere. Malum hız  çağındayız ya. Bu çağın alameti farikasını özetleyebilecek tek cümle var: Hız. Ya büyükler.. onlara ne demeli.  Kerli ferli ebeveynler, çok mu farklı yaşıyoruz  afacanlardan.  Şöyleee  ..kurulduğumuz da  arabamıza, yeni yetme bir ergen edası ile  oturduğumuz pahalı otomobillerde, hele bir de asfalt tanrısının  mabetleri,  otoyollara çıktığımızda, etrafımızda yaşam hızla kayarken otomatik açılıp kapanabilen camlardan, geride bıraktıklarımıza,geriye hangimiz dönüp bakıyoruz.  Elbette ki hi

Sakin Ol Şampiyon! ...Tut Şunun Ucundan Yaşayalım Abi… (2)

Resim
Herkes sizi yarışa mı zorluyor? Rakiplerinizi geçmenizi, gerekirse onları haşat edip cesetleri üzerine basıp yükselmenizi, gözlerinize hırsın soğuk siyah perdesini çekip akranlarınızı, arkadaşlarınızı, dostlarınızı, dostluklarınızı en önemlisi de insanlığınızı unutup ipi en önde göğüsleme uğruna  size durmadan usanmadan koşmanızı mı telkin ediyor  akl-ı sefiller .  Onlar  o kadar çoklardır ki şaşarsınız. Hepsi birer iyi niyet timsalidirler ve bu namertlerin hiçbirinin kendileri için birşey istedikleri görülmemiştir. Ama her nedendir bilinmez, yüksel olasılıkla iyiliksever oluşlarının mükafatından olsa gerek, tüm parsayı onlar toplarlar. Onlar  hiç ummadığınız zamanda, hiç ummadığınız yerde, en ufak bir tökezleme anınızı, kararsızlığınızı  kollayıp,  istenmedik ot gibi burnunuzun dibinde bitiverirler.  Kimisi,  her gün işe giderken bir paket sigara aldığınız, yolun sonunda hemen köşede duran, seyrek de olsa yolu düşen bir yabancıya gramajından çaldığı bir kos helvayı aynı zamanda y

Gel Gidelim Dosta Gönül!...// Mihail - PANAİT İSTRATİ

Resim
Gel Gidelim Dosta Gönül! Bir soru sormakla başlayalım yazıya isterseniz. Yalnız bu soruya anında, düşünmeden cevap vermek zorundasınız.  Başınız sıkıştığında, naçar kaldığınızda ilk arayacağınız dostunuz kimdir?   “ Yardımcı olun Mehmet Ali Bey !” sözlerini duyar gibiyim. Şaka bir yana birçoğunuzun epeyce bir tereddüde düştüğünüze eminim. Aklınızdan bir sürü isim geçmiştir. Ama bir türlü hangisinin dost olduğuna  karar  veremediniz değil mi?  Soruya anında cevap verenler, müsterih olun. Dilinizden dökülen o isim, aynı zamanda gönlünüzden de dökülmüştür. O isim sizin gerçekten dostunuzdur. Gelelim uzun uzun düşünüp, hafızalarının arama motoruna  “dost” yazıp, sonuçlar kısmında “Bunu mu demek istediniz? Arkadaş     başlığının altında bir sürü isimle karşılaşanlar, o isimlerin tamamı arkadaşlarınız sizin. Ama dostunuz değil.  İtirazlarınızı duyar gibiyim. Arkadaş ve dost aynı şey değil mi diye. Bence değil.  Arkadaşlık hayatımızın belli periyotları ile, yaşamımızın belli dönemleri, b

Ölümde Var Ölümsüzlükte... // Ölümsüzlük- MİLAN KUNDERA

Resim
Ölümde Var Ölümsüzlükte.. Yaşam boyu önünüze çıkan bütün yollar sizi ölüme çıkarır. Varoluşunuzun; doğup doğmayacağınızın, kız,erkek yada üçüncü bir cinse mensup biri olarak doğup doğmayacağınızın, her ne kadar görece bir kavram olarak tamamen sübjektif bir  durumu ifade etse de  iyi yada kötü biri  olup olamayacağınızın,varsıl yada yoksul,çirkin yada güzel, kumral yada sarışın,Türk yada Kürt , Müslüman yada Hıristiyan olup olmayacağınızın tamamen tesadüflere bağlı olduğu yaşamda,  tesadüfi olmayan tek şey vardır; Ölüm. Yaşam bir oyundur; hem de tanrıların bir oyunu.  Rolleri, senaryosu, kurgusu, kamerası,açısı,ışığı  Tanrılar tarafından belirlenmiş bir oyun.  Tanrılar için sınırsız bir eğlence kaynağı olan yaşam, eğlenirken gürül gürül kükreyen gökyüzü, gülerken yaşaran gözlerde şakır şakır yağan yağmur olur  yaşam verir onun oyuncularına. Kurbanlarını, kurban etmeden önce besleyen, semirten acımasız bir tanrı oyunudur yaşam. Ölümsüzlük Tanrıların yaşam denilen oyununda h

Haluk'un Defteri / TEVFİK FİKRET

Resim
HALUK'UN İNANCI Bir yaratıcı güç var, ulu ve akpak, kutsal ve yüce, ona vicdanla inandım. Yeryüzü vatanım, insansoyu milletimdir benim, ancak böyle düşünenin insan olacağına inandım. Şeytan da biziz cin de, ne şeytan ne melek var; dünya dönecek cennete insanla, inandım. Yaradılışta evrim hep var, hep olmuş, hep olacak, ben buna Tevrat'la, İncil'le, Kuran'la inandım. Tekmil insanlar kardeşi birbirinin... Bir hayal bu! Olsun, ben o hayale de bin canla inandım. İnsan eti yenmez; oh, dedim içimden, ne iyi, bir an için dedelerimi unuttum da, inandım. Kan şiddeti besler, şiddet kanı; bu düşmanlık kan ateşidir, sönmeyecek kanla, inandım. Elbet şu mezar hayatı zifiri karanlığın ardından aydınlık bir kıyamet günü gelecek, buna imanla inandım. Aklın, o büyük sihirbazın hüneri önünde yok olacak, gerçek dışı ne varsa, inandım. Karanlıklar sönecek, yanacak hakkın ışığı, patlayan bir volkan gibi bir anda, inandım. Kollar ve boyunlar çözülüp, bağlan

Sisifos Söyleni / ALBERT CAMUS

Resim
Yaşamın bir anlamı var mıdır? Yaşam yaşanmaya değer mi? Bu sorularla başlıyor Camus kitabına.Biz her şeyden önce yazarın sık sık kullandığı, nerdeyse kitabın düşünsel zemini oturttuğu bir cümlenin açıklaması ile başlamak istiyoruz : Uyumsuz.    Her ne kadar kelime manası olarak absürd,saçma ,abes gibi anlamları işaret etse de tek başına yeterli değil bu açıklamalar yazarın yüklediği anlamı düşündüğümüzde. Yazar kitapta uyumsuz u yukarıda ki manalarını ihtiva eder bir mahiyette kullansa da , gerçekte insan açısından evrenin mantığa aykırılığını, tutarsızlığını anlamış, her şeyi olduğu gibi gören, bilinçli insan ya da düşünce manasında kullanmış. İnsan uyumsuzu nasıl keşfeder? Evren ile varlığı arasında ki ve her ikisinin us’u ile etkileşimi sonucu ortaya çıkan o  hiçliği,boşluğu nasıl keşfeder?   “..Dekorların yıkıldığı olur. Yataktan kalkma, tramvay, dört saat çalışma, yemek, uyku ve aynı uyum içinde salı, çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi, çoğu kez kolaylıkla izlenir bu yo

Hayat Yollarında /PANAİT İSTRATİ

Resim
Tam üç gündür arıyorum. Bu üç gün boyunca  aradığım her seferinde telefonunu meşgule alıyor. İçimden olabilir demek ki çok daha önemli bir işi var, işi bittikten sonra nasılsa döner diyorum. Ama nafile dönen mönen olmuyor.Tekrar arıyorum,bu sefer açıyor telefonu.Anlatıyorum derdimi daha doğrusu onun şimdi hatırlamadığı üniversite yıllarından ortak bir dostumuzun derdini. Aracıyım anlayacağınız, üstelik kendim için de bir şey istemiyorum. Pişkinlik mişkinlik yok anlayacağınız. “Tamam” diyor, “hallederiz” diyor, hesap numarasını vermek için cüzdanıma elimi atıp da  hesap numarasının yazılı olduğu kağıdı çıkarmaya yeltenir yeltenmez  telefonun  diğer ucundan “trafikteyim daha sonra alırım” dediğini duyuyorum. Çaresizce kapatıyorum.  Bu, bu şekilde tam üç koca gün boyunca tekrarlanıp duruyor. Topu topuna ayıracağı birkaç dakika üstelik aynı havayı solumuş, aynı kaldırımları arşınlamış,aynı şeylere gülmüş, aynı şeylere ağlamış, aynı şeyleri hayal etmiş bir –eski demek istemiyorum- bir arka

Komünist-Tek Kişilik Ölüm / VEDAT TÜRKALİ

Resim
                                                              Vedat Türkali ; Komünist adlı kitabında ailesi,çocukluğu, gençlik yılları ve siyaset yaşamı ile ilgili anılarını biriktirmiş bu kitapta. Kitap;  Türkali’nin anılarından  oluşmasının yanı sıra bir nevi Tkp tarihini de içinde barındırıyor. Tkp içerisinde yer almış birçok tanıdık, bildik politik, edebi figür ile ilgili ilgi çekebilecek birçok anekdotu da bu kitapta bulmak söz konusu.Benim en çok ilgimi çeken anekdot Yusuf Atılgan ile ilgili olan olmuştur. Yusuf Atılgan TKP’ye Türkali ile birlikte girmiştir.Tutuklanır ve ordudan atılır.Daha sonra Maltepe Askeri Lisesi’ne atanır. Orada siyasi olarak çekingen ve kararsız bir tavır sergiler.Uzunca bir süre sonra karşılaştığı Türkali’ye “ Diretemez sizlere kötülüğüm dokunur,yargılamada  da gördüğüm  alçak birilerinin durumuna düşersem, diye korktum” der. Bir diğeri de Amerika’dan yeni dönmüş Mihri Belli’nin verdiği giyside  ilk kez karşılaştığı fermuarlı pantolon karşısındak

Tut Şunun Ucundan Yaşayalım Abi… (1)

Resim
İnsanoğlu hayat yolculuğunda hep yalnızdır. Bu yalnızlık;  kelimenin alışılagelmiş manasından uzak tuhaf bir yalnızlıktır: kalabalıklar içinde yalnızlık. Etrafında kendi türünden olan olmayan onca varlığın koşuşturması, tozu dumanı, ayak sesleri ve uğultusuna rağmen yine de yalnızdır. Çünkü bu koşuşturmaca da herkes kendi rekorunun, kendi madalyasının peşinde koşar. Sadece ilk üçe giren yalnızlıktan kurtulur. Kendilerine tahsis edilmiş kürsünün numaralı basamakları üzerinde, kendilerini  alttan, aşağılardan seyreden kalabalıkların hayranlık ve imrenme  dolu bakışları arasında yaşadıkları sarhoşluğun esrikliği ile anlık bir kurtuluş yanılsamasıdır bu.  Bu yanılsamanın sürekliliği o numaralı kürsünün  üzerindeki konumun sürekliliğine bağlıdır  ki bu konumun sürekliliğini  temin etmek;  oldukça meşakkatli, zor,  eziyetli ve bir o kadar da yalnız yaşanılacak bir süreçtir.Çünkü kürsünün hemen altında, sırasını bekleyen,  o numaralı kürsüye tutunmaya çalışan onca kaybetmiş, tutunamayan vard