İffet / Hüseyin Rahmi ÜRPINAR
“İffet”in
konusu H.Rahmi Gürpınar’ın diğer romanlarında olduğu gibi “kadın” ağırlıklı, ancak
romana başlamadan önce benim dikkatimi
çeken şey yazarın ikinci basıma yazdığı
önsöz oldu. Yazar önsöze “Bu roman kanunsuz olarak bir çok kez basıldı.”
diyerek başlıyor. Ve ta o zamanlardan bugüne “ata yadigarı” olarak miras kalan, bugün bile halen tastamam hal yoluna
gidilememiş olan “telif hakları” ve “korsan basım” sorunsalının sıkıntısını dile vuruyor. “ Bu memlekette öyle çağlar yaşadık ki,dimağımızın
bütün yeteneğiyle,çabasıyla candan çalışarak ortaya koyduğumuz eseri gözünüzün
önünde basarlar,satarlardı. Bir şey yapamazdınız.Davaya kalksanız siz haksız
çıkardınız.Çünkü kitap yazmak cinayetlerin en büyüğü idi.Yazar her
yerde hor görülür ve ezilirdi. Yalnız onun aleyhine çıkan sözler dinlenirdi.”
diyerek meselenin bugüne kadar çözülememiş-çözülmemiş olmasının arkasındaki zihniyetin yapısını ortaya koyarak, o dönemler de bir ölçüde normal karşılanabilecek durumun, bugün; içinde bulunduğumuz çağın teknik imkanları
düşünüldüğünde halen aynı pervasızlıkla süre gidiyor olmasına da bulunduğu
zamandan izahat getiriyor.
Bakın yazar devamında
bu emek hırsızları karşısındaki çaresizliğini nasıl dile getiriyor;
“ İffet, birçok hırsızlarına altın para
yüz liradan çok kazandırmış; yazar, eserin tefrika edildiği gazeteden ancak
sekiz yüz elli kuruş kalem ücreti almıştır.Çalanlarda, en meşru haklarından
yoksun kalanlarda hep bir karış toprağa doğru yürüyoruz……Dünyada hırsızlığın
türlü biçimlerine derece bulunamayacağı
gibi ahrette de mezara
götürdüğümüz kalıbı ne ile beslemiş
olduğumuzun sorulacağını sanmam.
Kaptırılmış bir haktan bunca yıl sonra
söz etmek,büyük saflıktır. Ama bu son baskısı dolayısıyla hikayemin de hikayesinden
dert yanmak için hırçınlaşan kalemimi durduramadım. Olup bitenleri açıklamaya
kalksam “iffet”ten daha acıklı bir hikaye olur.”
İffet’te yukarıda da bahsettiğim gibi konu yazarın
daha önceki eserlerinde de baskın bir tema olan kadın ve onun üzerinden
yürüyen yoksul kadın-zengin erkek, zengin
yaşlı koca-genç ve güzel eş, zengin yaşlı çaptan düşmüş koca-genç kadınlığını
dışarı da genç vücutlarda besleyen genç eş gibi temalardan biraz farklı bir
güzergahta, ama toplumsal ilişkiler
açısından bakıldığında ise aynı toplumsal membadan beslenen ve kadını; aldatan ve aldatmaya meyilli, şeytani
tasavvurların uzağında “namusuna sahip çıkan kadın” ekseni üzerinde ele alıyor.
İffet babasının zamansız ölümü ve sonrasında evlerinin
bir yangın sonucu kül olması ile eski güzel ve refah yaşamını kaybetmiş gün
geçtikçe dara düşen, ekonomik sıkıntıları ile boğuşmak zorunda kalan oldukça
güzel,genç,bilgili ve hoş bir kızdır.Kendisi annesi ve henüz ilk mektebe giden
erkek kardeşi ile ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Annesinin hastalanması
dolayısı ile içine düştüğü yokluk ve sıkıntı,annesini tedaviye gelen ve
beraberinde getirdiği genç bir şair tarafından dile getirilmektedir.Yaşadıkları
her gün sıkıntıları artmaktadır.Çoğu akşam bir kuru ekmek kemirilerek midelerin
isyanı dindirilmektedir. Bakkal,çakkal ev sahibi,komşular düşene el atacaklarına
büyük bir düşmanlıkla karanlık kuyulara doğru iterler onları. Yokluk içinde
savunmasız kalan genç kızın güzelliğini kirletmek isteyen genç zengin
zibidilerin tellakları kapılarına dayanıp kızın aklını çelmeye çalışır. Genç
kız bir müddet direnmeye çalışsa da annesinin hastalığı, küçük kardeşinin
yokluktan ufak tefek hırsızlığa başlaması üzerine çaresiz kalır ve bu
tellaklardan birinin teklifini kabul etmeye karar verir.Mektup ile teklifi
kabul ettiğini bildirdiği akşam kendi ile savaşmaktan,açlık ile iffeti arasında
kalmaktan yorulmuş bedeni hasta düşer.Bir müddet sonra da ölür.
Romanın; yazarın , okuduğum önceki eserlerinde ki
akıcılıktan,anlatım zenginliğinden,olayları betimlemede ki ustalıktan uzak
okuyucuyu sürüklemeyen,sıkan, okurken hırpalayan bir tarzı var.Dolayısı ile ben
pek tat alamadım.
Yorumlar
Yorum Gönder