Dünyanın Mihveri Kadın mı, Para mı? /Hüseyin Rahmi GÜRPINAR
Edip Münir; hayatın çalışılarak kazanılmayacağını,
çalışarak ancak açlığın bastırılabileceğini düşünen bir gençtir. Ona göre
“Günlük hayatta çalışanlar açlardır. Bir lokmaya üşüşen tavuklar gibi senden
beceriksizin ağzından rızkını kapmak, hayat kavgası denilen ustalıkla yapılmış
olan işte budur.” Edip Münir için “hayat zaten aldanıp, aldatmaktan
ibarettir.” O hayatını başkasının
rızkını ağzından kapan olacaktır. Çalışıp başkalarını doyurmak yerine
“çalmak”la karnını doyuracaktır. Zaten,
“Akıllılar, akılsızların zararına yaşarlar hep. Elbette o da kendinden daha
ahmaklarını bulacaktır.” Ona göre “ Pek çok zengin aile eğlence düşünmekten
başka yapacak işi” yoktur. “ İşsizlikten kendi kendilerine yarattıkları
üzüntüler” içinde kendilerine meşgale yaratmak peşindedirler. “Eğer hayatın
çalışma karşılığında kazanılması sosyal bir şartsa, bu şartın o tip aileler
arasında hiçbir hükmü olmadığı
görülüyor. Değirmenin suyu nereden geliyor? Çalışan kimdir? Köylü…Köylü toprak,
fışkı içinde hayvanlarla birlikte çalışıyor. Tarlada hem çocuğunu emziriyor,hem
de çift sürüyor…dinlenecek beş dakika vakti yok. Öbürü ise aradığı ölçü ve
kafiyeyi bulmak için saatlerce düşünerek avare yaşıyor.” Oysa “her kazanç ona
harcanan kalori ölçücünde para getirmesi gerekirken” tam tersi olur.
Peki ya ahlak?
Edip Münir’e göre
aldatarak geçinme yolunu tutturmak elbette ahlaksızlıktır. “Ama ahlak
daima gübrelenmeye,sulanmaya ihtiyacı olan bir fidana benzer. Bu bakımdan
yoksun kalınca kurur. O anda günün
ahlaklı sayılan insanları Münir’in durumuna düşmüş olsalar, onların içinde
ahlak kelimesinin yaraşığı uğruna kendini feda edecek kaç kahraman bulunabilir.?
Hayat kavgasının en son sınırlarına gelince ahlakla
ilişki kesilir. Yaşamak ihtiyacı her
şeye üstün gelir.”
Edip Münir
ahlaksızdı.Ahmak değildi. “Kendi teorisince ahmaklığın en ziyade ahlaklılar
arasında yer bulduğuna inanmıştı.Çünkü bütün halkın yüksek ahlak duvarları ile
örtülü yoldan yürütülmesi, bu engeller dışındaki seçkinlere alanı geniş
bıraktırmak içindir,diyordu.” Namuslu
adamların emeklerinden çalarak yaşamak suç ise; “toplumun, yasal bir kılığa
sokarak çaldıklarına” ne demeli? Burada
“açlıktan bitkin birine rastlayınca hemen yanı başında tokluktan çatlayan
adamı,yersiz yurtsuz bir aile görünce sekiz katlı apartmanlara sahip rantiyeyi”
hangi namus ile bağdaştırmak gerekir?
Edip Münir’e göre “Tabiat aslında bütün canlıları
bir fatura üzerinden yaratmıştır.İçimizde aslan da vardır,yılan da,fare
de..Fakat çoğumuz domuzuzdur.Her insan,
suçunun gizli kalacağından kesinlikle emin olsa,olabilse haydi haydi çalıp
çırpmaktan çekinmeyecektir…..Hırsızlık ve
namussuzluk denilen şeylerden
bazılarına heveslenip de ceza korkusundan çekinerek yapmamak, suçu işlemiş
olmaktan çok farklı bir şey değildir.”
Yorumlar
Yorum Gönder