Mavi Karanlık / VEDAT TÜRKALİ
Henüz kıyılarına villa denilen müstakil beton tabutlukların vurmadığı zamanlar
da geçer hikaye. Turizm cenneti dendiğinde memleket abazanının düşürülecek gavur
manitalarla dolu, kendi ülkesinde adam gibi bir erkek bulamamış, her yaştan
batılı kadının tatminsizlikle dolu seksüel histerilerini özgürce
giderebilecekleri arayışların adresi olarak akın akın geldiklerini düşündükleri
bu sakin kasaba; üç film birden kuşağının, güçlü,libidosu yüksek, mutlak ve kesintisiz iktidar sahibi
Türk,Kürt,Laz tüm yağız Anadolu delikanlılarının,
film sırasında ilişkiden tatmin olamamış batılı kadının hayal kırıklığı ile dolu
gözlerinde okudukları zavallılığa binaen yüksek bir vicdani duyarlılıkla
haykırdıkları “ Türkiye’ye gel anam” davetlerine
icabet eden misafirlere büyük bir misafirperverlikle elde avuçta ne varsa,
hizmetlerine bütün bedenleriyle katkıda bulundukları pespayeliklere henüz gark
olmamıştır. Televole’lerin , “flaş!,flaş!,flaş!”rezilliklerin , hangi ünlünün
hangi ünlü ile mavi sularda güreş tuttuğunun, sokakların hayvani seksüel
güdülerine teslim olmuş limitsiz tüketilen içkinin, etin tatmini ile gözleri
kaykılmış,dudakları düşmüş,gevşemiş bünyelerinin devinimlerine kaptırmış
çiftlerin zifaf mekanı haline gelmediği, köpük partilerinin henüz
keşfedilmediği,gösterişli ucuzlukların ayyuka çıkmadığı,paranın gücünün halen
daha vicdanın gücü karşısında zayıf kaldığı 70’li yılların sonuna doğru ,12 Eylül 1980 darbesinin hemen öncesinin Bodrum’un
da, bir grup aydının (!) yaşantısı üzerinden ülkenin içine sokulduğu
girdabın karanlık yüzü tarif ediliyor.
70’li yıllar karanlık ellerin suları bulandırdığı yıllardır.
Yoksulluk,işsizlik,ağır ekonomik sıkıntı kendine toplum içerisinde bir mecra
bulur ve toplumsal muhalefete doğru akar. Sokaklar huzursuzdur. Sokakların
huzursuzluğunun zamanla siyasallaşıp,homurdanmanın
ötesine geçmesi, “hak ederek kazanmaya alışmamış” (s.145) kesimlerin
varlıklarını kaybetme korkusu ile birleşen uluslar arası konjonktürün aktörleri
ve onların yerli tetikçileri sokakları
kan gölüne çevirerek toplumsal muhalefeti yıldırmaya, muhalefete konu olan
toplumsal zemini bulandırmaya yönelik tedhiş hareketlerine girişirler. Maksatları toplumsal muhalefeti , “ya susturmak
yada kan kusturmaktır.”
Ölümün sokaklarda kol gezdiği böyle bir ortamda bir grup
yazar,çizer,mimar,gazeteci ve büyük kent sosyetesine mensup kadın ve erkek kendilerine Bodrum’da korunaklı,olaylardan
uzak bir yaşam kurarlar. İçki şişeleri ile donanmış salaşlıklarda, sigara
dumanının bulanıklığında, kendilerini etin çoşkunluğuna kaptırmış, ülkenin kan
kokan sokaklarının gündeminden uzak pespaye bir yaşam sürmektedirler. Bu arada
henüz yeni yeni keşfedilmeye başlamış Ege’nin bakir kıyılarının gelecekteki
değerini kavrayan bir takım çevreler, siyasal bağlantılarını da kullanarak bu
kıyıları kapatmak ve betona gömmek üzere planlar yapmaktadırlar. Ülke gündemi, çevre
sorunları ile ilgilenemeyecek kadar bulanıktır ve bulanık suda her zaman en
büyük balık avlanır. Korhan ölüm ile tehdit edilen bir doktora öğrencisidir. Varlıklı bir aileye mensup sevgilisi Nergis
tarafından ölümden kurtarmak maksadı ile Bodrum’a getirilir. Bodrum’da aynı zamanda Nergis’in eski
sevgilisi Özgür’de bulunmaktadır. Nergis; Özgür ve Korhan arasında gidip gelen aşk
ilişkisi içerisindedir. Bir yandan Korhan’ın “Ne biçim insan bunlar be? Rahat
yiyip içsinler.Çiftleşsinler” (s.38) diye tarif ettiği Özgür ve o çevresi, diğer yandan da Nergis’in bu “kişilere yakınlık duymamı, neredeyse suçlayacaksın”(s.181) sözü üzerine, “Ne öteki
çevrelerde boğuluyorum ne de kendimi buraya atarak kurtarmayı düşünüyorum…Sanatçı
çevreler dediğin bunlar işte.Yaklaş dinle; incir çekirdeğini doldurmaz şeylerle
günleri akıp gidiyor..İçki,seks,her türden uyuşturucu. Sonu gelmez
düşler,söz,söz,söz.. Alkol salamurasına yatmış bir sürü beyin.” (s.182)
cevabından anlaşılacağı gibi; Özgür ve onun çevresi ve yaşam tarzı ile Korhan
arasında sıkışıp kalan, gidip gelen Nergis’in, gelgitleri üzerinden aydınları
ve toplumsal yaşayışı ele alıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder