Sovyetler 1929 (Gezi Notları) / PANAİT İSTRATİ
Zor yıllardı o yıllar. Netekim Paşa’nın tatil beldelerine
çekilip, bir elde fırça, tuval üzerinde çalıntı resimlere henüz başlamadığı, memleketi boydan boya kanlı bir tuval haline getirdiği,
insan kanı kırmızısı ile boydan boya kanla boyadığı ülkenin, derin bir
sessizliğe gömülmüş insanlarının yavaş da olsa silkinip sesini tekrar
yükseltmeye başladığı,insan onuruna yakışır bir yaşamı tekrar talep etmeye
başladığı yıllardı.Sendikası, derneği, sandığı ellerinden alınıp tarumar edilen
yoksul yığınların hak mücadelesi uzunca
bir aradan sonra tekrar sahne almaya başlamış, üniversite gençliğinin YÖK’e ve
anti-demokratik eğitim uygulamalarına karşı başlattıkları protesto hareketleri
ile yeni bir ivme yakalamıştı. Ancak tam
da henüz kendini toparlamaya başlayan, henüz emeklemeye başlayan sosyalist hareket bu kez küresel
düzeyde bir darbe ile karşı karşıya kalır.
1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması, sosyalistler açısından aslında
beklenilen bir durum olduğu halde etkileri açısından oldukça yıkıcı olur. Bütün
ideolojik kavramsal çerçevenin kitleler
nezdinde inandırıcılığına büyük darbe vuran bu olay karşısında, “çöken
sosyalizm değildir, çöken bürokratik sosyalizmdir.” savunmasını haklı olarak yapan
sosyalistler karşısında, tarihin sonunu ilan edip,sınıf savaşlarının artık
bittiğini,küresel kapitalizmin zaferini ilan ettiğini iddia eden Fukuyamalar,
sınıf savaşımlarının yerini artık medeniyetler savaşının aldığını iddia eden
Huntingtonlar sahne alır. İçin için çürümüş de olsa bir denge unsuru olan
Sovyetlerin çöküşü bütün dengeleri altüst etmiş,kendisini dünyanın tek hakimi
ilan eden ABD saldırgan politikaları ile dünyayı kan gölüne çevirir.
Sovyetlerin çöküşünden tam altmış iki yıl önce üç haftalık
bir ziyaret yapan Panait İstrati, bir dost sıcaklığı ile henüz oniki yaşında olan Sovyet devrimini
incelediği kitabında, o kadar önemli eksikliklere parmak basar ki insan zaman
mevhumunu kaybetmiş de Sovyetlerin son yıllarını okuyormuş gibi bir hisse
kapılır. Teşhisleri oldukça yerinde ve gerçekçidir.Gerçeği bütün çıplaklığı ile
ortaya serip,her adımında Sosyalizm’den biraz
daha uzaklaşıp, bürokratizme teslim olmaya başlamış Sovyetlerin geleceği
hakkında o kadar isabetli tespitler
yapmış ki, sonun bu kadar sert ve hızlı olmasına şaşırmazsınız.
“..bu sistemin adına bürokratik sistem denir. SSCB’nin
geleceğini tehlikeye düşüren bu bürokrasinin sebebi olduğu zararı kestirmek
imkansızdır.Bu kırtasiyecilikle sosyal hayatın her alanında
karşılaşıyoruz..Bürolarda her iş kaydedilen,numara verilen, takibe alınan;sürekli
açıklama notları yazılan evraklar kanalı ile oluyor..İnisiyatif sahibi ve
enerjik bir insan …bu bürolarda kendini gösterebilir mi.? Böyle birinin kendine
bir geçit açması hemen hemen imkansızdır.İtirazcı,eleştirici bir düşünce biçimine
sahip olanın kimsenin çabucak başını belaya sokar….Partinin şimdiki üyelerinin
büyük çoğunluğu ancak basit bir Marksist bir kültüre sahipler, bu da sıkı bir
şekilde hiyerarşize olmuş yürütme kadrolarının varlığını gerekli kıldığından
eleştirel düşünce olanağını kısıtlıyor ve otomatik olarak partide bürokrasiyi
egemen kılıyor….parti üyelerinin konuşma , yazma ve inisiyatiflerinin canlı
kalması gerekiri parti üyelerinin militan olması gerekir,yoksa maaşlı
bürokratlar tarafından kadroya alınan pasif uygulayıcılar değil…Formüllerden,ayinlerden,dogmalardan,aşırı
övgülerden ve yergilerden kuşkulanın…Aykırı düşünce ve inançtan o kadar
korkmayınız,daha çok sır düşünce ve
ikiyüzlü uyumlulardan kokunuz..Bu sırada SSCB’yi iyi tanıtan bir kimse
sosyalizmin kurucularına şöyle seslenmelidir: “Tehlike sizde!” Sizi en çok tehdit eden kötülüğü örgütünüzün
içinde taşıyorsunuz: Bu dogmatik fikirlerin fosilleşmedir. Bunun düzeltilmesinin
temel ilkesi İç demokrasiye dönüşte yatıyor. Gereken güçlü tepkiyi
göstermezseniz bir müddet sonra artık
işler böyle gitmeyecektir."
Yorumlar
Yorum Gönder